Bir zamanlar, Norveç’teki kış karnavallarında yerel bir
etkinlik olan kayaklı atlama, Avrupa’ya ve Kuzey Amerika’ya yayılarak kış
sporları takvimindeki en popüler sporlardan biri haline geldi. Kayaklı atlama,
1892 Holmenkollen (Norveç) Kral Kupası için mücadele veren cesur yarışçıların
ardından resmi bir spor dalı olarak tanındı. Kral Kupası, hala Kış
Olimpiyatları’nın en çok imrenilen ödüllerindendir. Kayaklı atlayış, 1924’te
Fransa Chamonix’te düzenlenen ilk Kış Sporları Olimpiyatları’ndan beri bir
olimpiyat sporudur. Finlandiya, Olimpiyat madalya tablosunda 10 altın
madalyayla başı çekse de, Norveç Finlandiya’nın 22 madalyasına karşın toplamda
28 madalya kazanmıştır.
Kayakla atlama, dik bir rampadan aşağı kaymayı, havalanmayı,
mümkün olduğunca yükseğe atlamayı ve ardından düşmeden yumuşak bir biçimde en
uzak noktaya inmeyi içeren gösterişli bir spordur. Bu sporda en iyi olanlar,
havada süzülürken yatay duruşlarına ve sinirlerine, kayakları yere değene kadar
hakim olabilenlerdir. Bu popüler ve genellikle erkek egemenliğindeki sporda,
yarışçılar sadece uzun atlayışlar için değil, kalkış, uçuş ve inişler için de
rekabet eder. Kayakla atlama yakın zaman kadar bir kış sporu olarak görülse de
kış ayları dışında yapay zeminli rampalarda da yapılır.
Normal rampa yarışmaları; atlayış noktasıyla
iniş noktası arasında yaklaşık 90 metrelik bir mesafe vardır.
Büyük rampa yarışmaları (bireysel, takım); atlayış
noktasıyla iniş noktası arasında yaklaşık 120 metrelik bir mesafe vardır.
Yarışmalar, iki farklı tür atlayış tepesinden oluşan bir rampada başlar. Bir
K90 tepesinde atlayış noktasıyla, tavsiye edilen iniş noktası ya da K noktası
denen nokta arasında 90 m vardır. Bir K120 tepesiyse 120 m’dir. Yarışmalardaki
üç etkinlikte, genellikle iki atlayış yapılır; Bireysel K90, bireysel K120 ve
K120 tepesindeki takım yarışı.
Farklı teknikler denemek, atlayıcılara daha uzun uçuşları
tatma imkânı verdi. Başlangıçta atlayışlar neredeyse sadece 45 m’likti.
1920’lerde atlayışılar Kongsberger tekniğiyle 100 m boyunca uçmaya başladılar.
Öne eğilerek, vücutlarını kalça kısmından eğip, kollarını açar ve kayaklarını
koşut tutarlardı. 1950’lerdeyse İsviçreli kayakçı Andreas Daescher kollarını
vücudunun önünde tutarak, fazladan birkaç fit yapabildi. 1985’te İsveçli Jan
Boklöv “V” tekniğine öncülük etti; kayakçı kayakların uç kısmını “V” şeklinde
açar ve bu sayede fazladan yükseklik ve denge kazanır.
Jüriler kat edilen mesafe ve stile göre puanlama yaparlar. K
noktasına atlayabilen yarışmacı 60 puan kazanır. K90 tepesinde 2, K120
tepesindeyse metre başına 1,8 puan eklenir ya da çıkartılır. Beş jüri üyesi
aynı zamanda 20 puan üzerinden stilleri de değerlendirir: Kalkıştaki düzgün
vücut duruşu, uçuş ve iniş sırasında dengede duran kayaklar. Atlayışın nihai
değerlendirmesi, mesafeye verilen puanla ortadaki üç stil puanı bir araya
getirilerek yapılır. İki atlayışta en yüksek puanı alan yarışçı kazanır.